Kısa Bir Ömür, Uzun Bir İz: Kelebeğin Rüyası’ndan Geriye Kalanlar

Bazı filmler vardır, izlerken sizi sarsar ve ardından derin bir sessizlik bırakır. Kelebeğin Rüyası işte tam da böyle bir film. Film boyunca bizi saran o ince hüzün, belki de yaşamın kendisine dair bir hatırlatma. Hayatın, tıpkı bir kelebeğin kanat çırpışı gibi anlık olduğunu hatırlatıyor. Ve belki de asıl soru şu: Hayat gerçekten bu kadar kısa mı, yoksa biz mi yaşamın anlamını kaçırıyoruz? İlk bakışta, bir aşk hikâyesi gibi görünebilir. Ancak alt katmanlarında, hayatın acımasız gerçekleriyle şiirsel bir şekilde yüzleşen iki genç şairin hikâyesi yatar. Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu, belki de adları şiir dünyası dışında pek duyulmamış iki şairdir. Ancak bu film, onların kayıp hikâyelerini bizlere yeniden hatırlatıyor, belki de şair olmanın anlamını sorgulatarak. Peki, şiirle nefes alan bu gençlerin hayatı neden bu kadar trajiktir? Yoksa biz mi trajedi arar olduk her öyküde? Şair olmanın hafifliği ya da belki de ağır yükü, insanın hayatını bu denli kırılgan mı kılıyor? Ke...