ESARETİN YANSIMASI
ESARETİN YANSIMASI
İnsan neyin esiri olur? Esiri olduğu şeyi kendi mi tercih eder yoksa hayat mı tercih etmeye zorlar. İnsan sadece eski zamanda hizmet ettiği için esir değildi. Dile getirecek özgürlüğe sahip olmadığı için köleydi. Çünkü İnsan konuşamadığında da esir olur. Kelimler bir büyü gibidir. Bir araya gelince muazzam bir bütün oluştururlar. Bu muazzamlık kişiye özgürlük tanır. Kendini anlamanın ve anlatmanın verdiği özgürlük. İnsan anlaşılmadığı ve anlatamadığı yerde yeşillenemezmiş. Kişinin kalbinden geçenler diline yansımayınca yüzüne ve bedenine bir esaret sirayet eder. Bu esaret öylesine korkunç sessizliğe sahiptir ki kişiyi boğazından geren ipe bağlar. Boynunda urganla sesini ve nefesini kesen kişi artık kendinden uzaklaşır. Bu noktada esaret artık köleliğe doğru gitmeye başlar. Tüm duyguları her zerresiyle hissederken dışarıdan bir urganla yürür. Urgan her adım attığında yük olur. Her adım attığında canını acıtır ve nefesini keser. Aslında içeride biriktirilen her duygu yük olur ve nefesi keser. İnsan konuştuğu kadar değil konuşmadığı ve konuşmayarak anlattığı kadardır. İfade edilmeyen her his bir başka hisle urgana daha sıkı bağlanır. Urgan boynu kesmeye başlar. Can acır ama sessizlik hakimdir. Acının ve esaretin sessizliği. Konuşamayan, anlatamayan, anlaşılmayan her kişi bir esarete sahiptir. Kendi esaretine…
![]() |
Zincire vurulup Roma’ya getirilmiş Kuzey Afrikalı köleler (MS 200). İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZESİ |
Bu esareti yaşayana
köle/esir demek yerine hislerini ifade edemeyişi yüzünden dilhun olmuş demek daha doğru. Hissettiği
duygu yoğunluğundan boğazına urgan gerilmiş gibi hissetmek işte tam böyle
oluyor. Hem esaret içindeyken hem de delice ifade etmek isterken konuşamamak…
Duygu silsilesi içinde esaretinin çığlığını ancak gözlere sirayet edince görüyoruz. Konuşamamak, ifade edememek, anlaşılmamak boyna gerilen urgan gibi birbirine bağlıyor. İnsan en korkunç kötülüğü kendine yapıyor. Kalbine yansıyan hisleri dile getirmediği için kendine sessizliği reva görüyor. Esareti de tam olarak dilinden, kalbinden çıkamayan cümlelerin bedenine sirayet etmesiyle başlıyor. Esaretin bedeli olarakta boynuna gerilmiş urganın izlerini ömür boyu taşımak zorunda kalıyor.
Umarım herkes kendi esaretinin farkına varır. Umarım herkes sihirli cümleleri boynunu kesen urgan varmış gibi hissetmeden ifade edebilir. Yazıyı şu atıfla bitirmek istiyorum;
İnsanoğlunun kendi düşünceleri, bir hapishane hücresinden daha korkunç bir esaret olduğunu anlamıştı...
Zülfü Livaneli
Yorumlar
Yorum Gönder