Kayıtlar

Görmekle Susmak Arasında: Bir Kehanetin Bedeli:Kassandra’nın Laneti

Resim
Bazı lanetler, bir kılıç gibi boyna inmez. Bazıları bir sözcük gibi akar dudaklardan, ama hiçbir kulağa ulaşmaz. Kassandra… Troya'nın en güzel yankısıydı belki de. Ne bir kraliçeydi ne de sadece bir kahin. O, gerçeği görmenin cezasını taşıyan bir kadındı. Apollo'nun aşkına karşılık kehanet isteği zihninde dolanıyordu. Aşka karşılık kehanet anlaşması yapmıştı. Apollo’nun dudaklarından süzülen kehanetin kutsamasıyla gözleri açıldı ama tam da o anda, duyulmamanın sonsuz yalnızlığına mahkûm edildi. Çünkü tanrılar, bazen verdikleri armağanı geri almazlar; sadece onu taşınmaz hale getirirler. Kassandra’nın laneti, aslında çağlar boyunca yankılanan bir hakikatin simgesi oldu: Doğruyu bilenin değil, doğruyu söyleyenin cezalandırıldığı bir dünya. Bugün etrafımıza bakınca her birimiz biraz Kassandra değil miyiz? Sezgilerimizle yangınları hissederiz daha dumanı yükselmeden; kalbimiz çatlak aynalar gibi kırılır gerçeği gösterdiğinde. Uyarırız sevdiklerimizi, dostlarımızı, belki...

Edebiyat ve Bilimin Kesiştiği Nokta: SANAT TERAPİSİ

Resim
  Sanat, yalnızca bir ifade biçimi değil, aynı zamanda bir iyileşme yoludur. Peki, yaratıcı bir süreç insan ruhuna nasıl dokunabilir? Bu sorunun cevabını ararken, sanat terapisi kavramıyla karşılaşıyoruz. Bilim insanları ve sanatçılar, yaratıcılığın bireyin ruhsal sağlığı üzerindeki etkilerini uzun zamandır tartışıyor. Fakat belki de bu tartışmayı asıl derinleştiren şey, bir tablonun, bir şiirin ya da bir melodinin insan zihninde uyandırdığı o tarifsiz hislerdir. Duygularımızın dış dünyaya açılan kısmıdır. Sanat terapisi, renklerin, şekillerin ve dokuların insan ruhundaki yaralara nasıl merhem olabileceğini anlamaya çalışır. Vincent Van Gogh'un fırça darbelerini düşünelim: Onun “Yıldızlı Gece” tablosundaki yoğun mavi ve sarı tonlar, kendi karanlığından bir çıkış yolu arayan bir ruhun çığlığı değil midir? Ya da Sylvia Plath'in dizeleri; hayatın köşe bucak gizlediği acılara şiirle dokunmaz mı? Ya da Ahmet Arif’in Hasretinden prangalar eskittim dizelerinde özlemin ve hasretin yank...

Modern Dünyada Stoacılık: Kadim Bilgeliğin Çağdaş Yansıması

Resim
Sosyal medyada gezinirken, başkalarının hayatıyla kendi yaşamınızı kıyasladığınız oldu mu? Peki ya iş hayatında hedefler arasında kaybolduğunuz? Modern dünyanın karmaşası içinde, bir an olsun durup "Ben gerçekten ne istiyorum?" diye sormak zor olabilir. Ancak tam da bu noktada, antik bir felsefe olan Stoacılık devreye giriyor. Stoacılık, bize mutluluğun sahip olduklarımızda değil, bakış açımızda saklı olduğunu hatırlatır. Günümüzün kıyaslama kültüründe ve hızlı tüketim dünyasında, Stoacılığın sade ve güçlü prensipleri, ruhumuza bir sığınak olabilir mi? Stoacılık Nedir? Stoacılık, MÖ 3. yüzyılda Zenon tarafından başlatılan ve Antik Yunan ile Roma'da büyük etki yaratan bir felsefi akımdır. Bu yaklaşımı geliştiren Seneca, Epiktetos ve Marcus Aurelius gibi düşünürler, erdemli bir yaşam ve duygusal denge üzerine yoğunlaşmıştır. Stoacılara göre, hayatın değişkenliği karşısında üzülmek ya da kaygılanmak yerine, dayanıklılık göstermek önemlidir. Duygularımızı akıl süzgecinden ...

Kimlik ve Maskeler: Sosyal Medya Ve Hayatta Varlık Felsefesi

Resim
Günümüzün dijital dünyasında sosyal medya, kendimizi ifade etmenin, diğer insanlarla iletişime geçmenin ve hatta kimliğimizi yeniden tanımlamanın merkezi bir alanı haline geldi. Artık, sadece fiziksel ortamda değil, dijital dünyada da varlık gösteriyoruz. Fakat bu varlık, çoğu zaman kendimizi olduğumuz gibi değil, olmak istediğimiz gibi gösterdiğimiz bir "maskeye" dönüşüyor. Bu maskelerin ardında saklanan "gerçek benlik", acaba kim? Sartre ve Heidegger gibi felsefeciler, insanın "başkaları için var olma" ve "kimlik" sorunlarını derinlemesine ele alırken, bu sorulara ışık tutabilecek fikirler sunar. Maskelerin Ardında Kimlik Arayışı Jean-Paul Sartre'a göre insan kendisini başkalarının gözünde şekillendirir. Yani biz, bir anlamda "öteki" için var oluruz ve kimliğimiz, ötekilerin bakış açısıyla şekillenir. Sosyal medyada da, kendimizi başkalarına göstermek üzere belli "maskeler" takarız; fotoğraflarımızı düzenler, kelime...

Kısa Bir Ömür, Uzun Bir İz: Kelebeğin Rüyası’ndan Geriye Kalanlar

Resim
 Bazı filmler vardır, izlerken sizi sarsar ve ardından derin bir sessizlik bırakır. Kelebeğin Rüyası işte tam da böyle bir film. Film boyunca bizi saran o ince hüzün, belki de yaşamın kendisine dair bir hatırlatma. Hayatın, tıpkı bir kelebeğin kanat çırpışı gibi anlık olduğunu hatırlatıyor. Ve belki de asıl soru şu: Hayat gerçekten bu kadar kısa mı, yoksa biz mi yaşamın anlamını kaçırıyoruz?  İlk bakışta, bir aşk hikâyesi gibi görünebilir. Ancak alt katmanlarında, hayatın acımasız gerçekleriyle şiirsel bir şekilde yüzleşen iki genç şairin hikâyesi yatar. Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu, belki de adları şiir dünyası dışında pek duyulmamış iki şairdir. Ancak bu film, onların kayıp hikâyelerini bizlere yeniden hatırlatıyor, belki de şair olmanın anlamını sorgulatarak. Peki, şiirle nefes alan bu gençlerin hayatı neden bu kadar trajiktir? Yoksa biz mi trajedi arar olduk her öyküde? Şair olmanın hafifliği ya da belki de ağır yükü, insanın hayatını bu denli kırılgan mı kılıyor? Ke...

Maraton Zamanı! Sonbahar Film ve Dizi Rehberi: Evinizi Saran Sıcaklıkla Ekran Başına!

Resim
 Sonbaharın serin havası ve altın sarısı yaprakların dökülmesiyle birlikte, evde sıcak bir içecek eşliğinde film ve dizi maratonları yapmanın tam zamanı! İçinize dokunacak, sizi derin düşüncelere daldıracak ve sonbaharın huzurunu hissettirecek film ve dizilerle bu mevsimi daha keyifli hale getirmeye ne dersiniz? İşte sonbahar ruhuna yakışır, etkileyici yapımlarla dolu bir liste! 1. Gilmore Girls (Dizi) Tür : Drama, Komedi Konusu : Küçük kasaba yaşamı, sıcacık kahve dükkânları ve anne-kız ilişkisi. Lorelai ve Rory Gilmore'un hızlı diyaloglarla süslenmiş, mizah dolu hayatı sizi hemen içine çekecek. Kasabanın huzurlu sonbahar atmosferiyle adeta büyülenmiş hissedeceksiniz. Neden İzlenmeli? : Samimi, içten ve doğrudan kalbinize dokunan bir dizi. Sonbaharın melankolisini hafifletmek için mükemmel bir tercih! 2. Dead Poets Society (Ölü Ozanlar Derneği) (Film) Tür : Drama Konusu : Karizmatik bir edebiyat öğretmeni olan John Keating, öğrencilerini şiir ve özgür düşüncenin büyüleyici dünyası...

Hayatın İpuçları: Yaşamın Anlamını Ararken Yolculuk Notları

Resim
  Hayat… Bazen akışkan bir nehir gibi huzurla akar, bazen de hırçın bir dalga gibi önüne ne gelirse sürükler. Bu karmaşık yolculukta, hepimiz anlam arayışında oluruz. Hayatı daha derin, daha anlamlı kılmak için tutunduğumuz bazı ipuçları, bizi bir nebze olsun aydınlatabilir. 1. Anı Yaşa, Fakat Geleceği Unutma Şu anın büyüsü, geçmişin gölgelerinden ve geleceğin belirsizliğinden sıyrılmakla mümkün olur. Ancak, anı yaşamak demek, geleceği tamamen göz ardı etmek anlamına gelmez. Bilim insanları, geleceğe dair planlar yapmanın insan zihni üzerinde olumlu etkileri olduğunu belirtir. Beynimiz, belirsizliğin getirdiği stresi azaltmak için bir yol haritası oluşturmayı sever. Bu yüzden, şu anın tadını çıkarırken, yarının umutlarını da cebinizde saklayın. Geleceğinizi şekillendirmek için minik adımlar atarken, anı her daim iliklerinize kadar hissedin. 2. Minimalizm: Fazlalıklardan Kurtulmak Sanatın sadeliği ve doğanın kusursuz düzeni, minimalist bir yaşamın ipuçlarını sunar. Hayatın...