Kayıtlar

Zamanın Yazgı Ustaları: Kaderi Yeniden Yazmak

Resim
  Geçmişin derinliklerine gömülmüş hatıralar, her birimizin gönlünde yankılanan birer ezgidir. Zaman, her şeyi unutturur derler. Oysa unutulan sadece anıların suretidir; asıl unutulmayan, o anıların ruhumuza işleyen izleridir. Tarih, bilgelik dolu bir zaman dilimidir. Her an kaderimizin şekillendiği birer kırılma noktasıdır. Ah, keşke geçmişe dönüp, yanlış adımları doğru yollara çevirebilsek! Kaderin cilvesiyle oynayıp yazgımızı yeniden yazabilsek!  Bir an gözlerinizi kapatın ve kendinizi kadim bir zaman tünelinde hayal edin. Orada, eski zamanların eşsiz güzellikleri ve hüzünlü anılarıyla dolu bir diyar var. Bu diyarda, yazgılar değiştirilebilir ve kader yeniden yazılabilir. Belki de, gönlümüzden geçenleri, kudretli kalemle yazmak mümkün olurdu. Bir düşünün, acı dolu bir anı, sevgiyle süslenmiş yeni bir hatıraya dönüşse... Veya, bir hayal kırıklığı, umut dolu bir başlangıca evrilse... İşte bu, zamanın büyülü dokunuşuyla mümkün olurdu. Geçmişin izlerini takip ederken, her bir a...

“Kaktüsün Dikenlerinden, Ayın Aydınlığına: Doğadan Hayata İlham Veren Dersler”

Resim
  Doğa bir öğretmen gibi her zaman yanımızda. Gökyüzündeki bulutların dansından, toprağın derinliklerindeki sessizliğe kadar, doğanın her bir parçası, bize hayatta nasıl daha anlamlı, derin ve duygusal olarak güzel bir yaşam sürebileceğimizi öğretir. Doğadan öğrendiğimiz bu soyut dersler, bizim içsel dünyamızda derin izler bırakır ve bizi olgunlaştırır. İşte doğadan öğrendiğimiz bazı durumlar. Taş olsak çatlardık. Evet, bazen hayatta dayanamayacağımız noktalar olur ve bu durumda taş olsak bile duygularımızın ortaya çıkmasına ihtiyaç duyarız. Güneş olsak yanmaktan sıkılırdık. Hep aynı şeyleri süreklilik kazanmış şekilde yapmak bizleri sıkabilir. Yapmamızın tonlarca sebebi varken bazen yapmamak için tek bir nedene ihtiyaç duyarız. Güneş olsak bazen ayarını kaçırarak etrafımızdakileri yakardık. Çünkü onları sevgimiz ve ışığımızla ısıtabileceğimizi zannederken, kömür olacak kadar yakmaya başlamışızdır. Bu sıcaklık artık bir soğukluğa ihtiyaç duyar hale gelir. Bulut olsak baz...

Gece ile Gündüz Arasındaki Denge: Türkiye'de Kalıcı Yaz Saati Etkiler

Resim
  Güne daha erken başlamak amacıyla bütün saatler; her yıl mart ayının son pazar günü saat 03.00’ten itibaren bir saat ileri alınır ve her yıl ekim ayının son pazar günü saat 04.00’ten itibaren bir saat geri alınırdı. 1973’ten beri devam eden bu uygulamaya  2016 yılında  Bakanlar Kurulu Kararı ile son verildi ve o tarihten bu yana saatler ileri veya geri alınmadan  “yaz saati”  uygulamasına devam ediliyor. Yaz saati uygulamasının kalıcı hale getirilmesi birçok kafa karışıklığına sebep oldu. 2016 yılına kadar Türkiye, yılda iki kez saat dilimini değiştirerek yaz ve kış aylarında güneşin doğuş saatlerini iş ve okul saatleriyle örtüştürmeye çalışıyordu. Ancak 2016’da Türkiye’nin 45. doğu meridyenini baz alarak saatleri sabitleme kararı alındı. Bu kararla birlikte, kış aylarında güneşin doğuş saatiyle uyandığımız saatler değişti. Örneğin, Erzurum’da güneş 07:20’de doğarken, İstanbul’da bu saat 08:10’da oldu. Bu değişikliğin temel gerekçesi enerji tasarrufu  ola...

İNSANIN EN KÖTÜ SANATI:ŞÜPHE

Resim
   Hayat, bir yolculuktur ve bu yolculuk, şüphe ile iç içe geçmiştir. Doğumla beraber başlayan bu yolculuk belirsiz bir şekilde yıllarca sürüp gider. İlk adımı attığımız andan itibaren, geleceği bilmemiz veya kontrol altında tutmamız mümkün değildir. Bu belirsizlik, şüpheyi doğuran şeylerden biridir. Ancak, belirsizlikle yüzleşmek, insanın hayatın gerçek değerini anlaması için bir fırsattır. Görmediğini görmesi için…  Belki de şüphe, hayatın anlamını bulma sürecinde bizi yönlendiren bir öğretmendir. Bu öğretmen yüzleşmekten korktuğumuz ne varsa bize anlayana kadar anlatmayı bırakmayacaktır. Hayatın kendisi, şüphe ve belirsizlikle dolu bir sanat eseridir. Sanatın bilinmezliği ve güzelliği orada saklıdır. Görmek isteyene her zaman görünür. Fakat görmezden gelenler içinse iç kemiren duygu olarak zihinde dolanmaya yemin etmiştir. Çoğu zaman, yaşadığımız olayların ardındaki anlamı anlamak için bir süreç geçirmemiz gerekebilir. Bu süreç, şüphe ile yüzleşmeyi, onunla dans etmey...

UZAKLAŞMANIN VE KAÇIŞIN GÖLGESİNDEKİ DUYGULAR

Resim
  Bazen hayatın karmaşasından, sıkıcı rutinlerin baskısından kurtulma arzusu içimde derin izler bırakıyor. Her gün tekrar eden aynı anılar, aynı yüzler, aynı duvarlar... Uzaklaşmak istediğim anlarda içimde yankılanan duygular, adeta bir özgürlük çağrısı gibi. Kaçışın ilk duygusu, belki de bıkkınlıktan kaynaklanıyor. Her gün aynı işte, aynı sorumluluklarda boğuluyormuş hissi, içimde biriken bir bulanıklık gibi. Belki de en önemlisi ait olmadığım yerde bulunmamdır. Kaçmak, bu rutinin boğucu sarmalından kurtulmak anlamına gelirken, aynı zamanda bir tür özlemin de başlangıcı oluyor. Başka bir yerde, başka bir zamanda olmanın hayalini kurarken, içimde hafif bir melankoli de uyanıyor. Bazen uzaklaşmak istemek, bir tür kaybolma arzusu oluyor. Kendi iç dünyamda, bilinmeyen sulara doğru bir seyahat yapma isteği. Belki de içsel bir yolculuk, kendi duygusal derinliklerimi keşfetme arzusu. Kaçışın bu yönü, kendi varlığımdan kaçmamı isteyen içsel bir çağrı gibi. Doğrusu bu mu diye düşünüp kend...

GÜÇ YOZLAŞTIRIR MI? BİR STANDFORD HAPİSHANE DENEYİ

Resim
  ZALİMLİĞİN YANILGISI 1971 yılında Stanford üniversitesinde sosyal psikolog olarak görev yapan Philip Zimbardo toplum tarafından verilen rollerin insanı nasıl etkilediğini gücün kişilere verildiğinde ne tepkiler verdiklerini ölçmek için bir sosyal deneye yapmaya karar verir. Deney için gazetelere ilan veren Zimbardo deneyin 2 hafta süreceğini ve günlük olarak 15$ alınacağını bildirir. Bu deneye katılmak isteyen 70 öğrenciden 24 kişi seçilir. Seçilen 24 öğrenciden 9 kişi gardiyan geri kalanı mahkum olmak üzere sınıflandırılır. Stanford Üniversitesinin alt katında 35 metrekarelik bir simülasyon hapishane yaptırılır. Mahkum olan öğrenciler evlerinden hırsızlık suçu işledikleri söylenerek ters kelepçe yapılıp ağır şartlarda tutuklanmışlardır. Gardiyanlara yeşil üniformalar ve aynalı gözlükler verilmiştir. Karşısındakiyle göz teması kurmamaları için aynalı gözlüklerden takılmaları istenmiştir. Mahkumlara ise üzerinde numara yazan beyaz bir elbise verilmiştir .Ayaklarına zincir bağlan...

Haftanın Film ve Kitap İncelemesi(Önerisi) :The Hunter Game

Resim
  Açlık Oyunları(The Hunter Game) 3 ayrı kitaptan oluşmaktadır. Kitaplar sırasıyla; Açlık  Oyunları, Ateşi Yakalamak ve Alaycı Kuş'tur.   Suzanne Collins’in yazdığı ütopik, bilim kurgu romanı oldukça büyük çapta üne sahip oldu. Kitaplar film serilerine dönüştü. Önerim filminden önce kitapları okumanız. Çünkü kitapları önce okumak filmdeki daha ince detayları görmemizi sağlar. Roman, Kuzey Amerika'da, gelecekte, kıyamet sonrası bir dönemde yer alan Panem adlı kurgusal ülkenin halkından olan 16 yaşındaki Katniss Everdeen'in bakış açısıyla yazılmıştır. Romanda, son derece gelişmiş bir metropol olan Capitol, ulusun geri kalanı üzerinde politik kontrol uygulamaktadır. Hayatta kalma savaşını gözler önüne seren bir konuya sahip. Açlık oyunlarına genel bakışım ve yorumum şu şekilde ;  özgürlüğün ne kadar önemli olduğudur. Çünkü bir sicimle bağlanan ve yaşamda bir bitkiden farkımızı ortaya koyan en önemli unsur kişisel özgürlüktür. Bu önemli unsur elimizden alınıp kö...